28 Mayıs 2017 Pazar

Acı

Yar olmayan insan
yara olup kalıyor yüreğimizde.
Ve gidenler, 'hep seni seveceğim' diyenlerdir. Yaşıyoruz  işte anasını satayım ölüm icabı. Oysa mendil satar yine de bakardım sana…

Beni sen değil gözlerin götürdü gözlerin.
'Herkesin vardır mutlaka, içine atıp içinden atamadığı.' Ne kadar da doğru bir söz. Kalabalığın uyumuna inat..
Hayalin gerçeğe değdiği yeri sevmeye çalıştım. Ötesi yok. Desenli şalvarlarımı giyip, fötr şapkamı takip sana gelmek istiyorum. Avuç avuç hüznüm var, yerleşeceği yeri bulamıyor. Sendeyse bırak geleyim..

Bağrı taşlarla dolu bir toprak parçasıydım.
Kar olup yağdın üstüme üşütmekten başka neye yaradın.? Mevsimine küsmüş bir çiçek gibi ortada bırakıp gittin…
Ben bunları kimseye anlatmadım, anlatamadım. Kendimle bile konuşmadım bir tek sen duy diye, sen bil diye, sen anla diye.. Anlamadın....

Kaç kere uyanır insan dalmadığı uykulardan. Hele söyle doktor bu yatak değil.
Umutlarımın mezarlığı.
Beni rüyamda bile iyileştiremiyorsun ya.
Bütün ömrümce aradığımı bulduğumda,
oturup ağlayacağım, bir deniz kıyısında.
Belki de başımı yaslayabileceğim bir göğüs kafesinde.. Kelimeler duygularıma yetişemiyor,
Yetersiz  kalıyorlar.
Ki ben de, sende yetersiz kalmıştım değil mi?
Ahhh şu sol yanım.
Sol sizde notaysa bizde yangın yeri.
Gel de söndür..

Dün gece çok sarhoşken değer verdiğim nadir insanlara nasıl hakaretler yağdırıp gittiğimi düşündüm. Düşündüklerim beni daha da beter etti. Şu sensizlik paramparça duygularla yaşatmayı öğretti bana.
Ama yaşamak da yetmedi..
Ne diyebilirim ki, haklıydı şair;
İnsan Büyüdükçe Hayalleri Küçülürmüş! Sevdiğim;
Çaresizliğimden gayrı,
Hiç bir kabahatim yok benim.

Diqîrim, lê kes dengêmi nabîze,
Dinalim, Nalînêmi ezmana perçe dike,
Wek mîna bêkesa. He mâ tu fahmnakî.
Sesinin her cümlesini öpmek istemiştim oysa. Şu zamansız gidişin olmasaydı.
Ses tellerinde ip atlayan bir küçük çocuk misali. Ah ah şu zamansız gidişin olmasaydı..
Sana mutlu bir şeyler yazdım hep,
ta ki harflerin içinden ceset çıktığı o ana dek. Korktum ve güzel şeyleri yazmayı bıraktım.
O küçük göz bebeklerinde kendimi gördükten sonra, şunu demek isterdim; beni neden bunca üzüp kırdın ki? Paramparça olduk. Değdi mi?
Düşüncemin duvarlarında boy boy resimlerini, posterlerini asmıştım..
Ve bir daha anladım ki yarla bir olmayınca
yerle bir oluyor insan. Elimden bir şey gelmiyor artık. Tek yapabildiğim kalemlere acı çektirmek.
İçimden gelenleri yazıyorum, içimden gidenler için. Dert limanı gibi olduk, gelen yükünü bırakıp gidiyor. Titanik bile battı.
Ben mi dayanacağım buna..

Elimde bir avuç düş ölüsü.
Bir türkünün içinden geçiyorum yine;
"Dîl Dısoje" diyor Mem Ararat satır satır hasret oluyor kelimeler, satir satir yürek yanması, düş ölüsü. Gülüşün artık bana emanet değil, bensiz istediğin kadar gülebilirsin…
Hayat çirkin, kuşlar şişman ve biz ortalık yerlerde birer cesetten ibaretiz.

Kahverengi gözleri vardı
ama gökyüzü gibi bakıyordu.
Şimdi ise her şey siyah beyaz.
Yine akşam olmak üzere.
İftar yaklaşıyor,
oturmuşuz sensizliğimle,
senden söz ediyoruz.
Ne kadar kızarsam kızayım,
Bir tebessümüne yenik düştüm her defasında.
Ve AĞLAMAK ki zekatıdır,
Tüm ANLATAMADIKLARIMIN…

Kürt Filozof